İsrail-Hamas savaşı dünya ekonomisini nasıl etkileyebilir?
Ergin Yıldızoğlu/ Ekonomist
Hamas’ın 7 Ekim’de İsrail’de gerçekleştirdiği saldırılarda 1200 kişi hayatını kaybetmiş, 200’den fazla kişi ise rehin alınmıştı. İsrail, Hamas’ın saldırılarına Gazze’ye yönelik hava saldırıları ve kara operasyonlarıyla karşılık verdi.
İsrail’in Gazze’yi işgal etmeye başlamasıyla ortaya çıkan kriz; İktisatçıların, siyaset bilimcilerin ve hatta tarihçilerin “büyük güçler arasındaki rekabet”, “poli-kriz” ve “kalıcı kriz” (kalıcı kriz) gibi kavramlarla dünyanın durumunu anlamlandırmaya çalıştıkları bir döneme denk geldi.
Bu kriz hem küresel düzeyde hem de ülke düzeyinde birçok noktada ekonomik-jeopolitik belirsizlikleri derinleştirmeye başladı.
Krizin ekonomik etkilerinin bölgesel sınırları aşarak küresel ölçekte yayılma eğiliminin oldukça güçlü olduğu söylenebilir.
Krizin siyasi ya da jeopolitik etkilerine gelince çok daha karmaşık bir tabloyla karşılaşıyoruz.
Dünya ekonomisinde beklentiler değişmeye başlıyor
İsrail-Hamas savaşı çıktığında dünya ekonomisinden gelen haberler genel olarak olumluydu.
ABD ekonomisinde büyüme ve istihdam eğilimleri güçlüydü. Merkez Bankalarının durgunluğa yol açmadan yüksek faiz oranlarıyla enflasyonu kontrol altına aldığı görülüyor.
Prof. Paul Krugman, Amerikan gazetesi New York Times’taki köşesinde, “Enflasyonla savaş tamam, biz kazandık” dedi.
Çin ekonomisinde emlak piyasalarında beklenen kriz ve genel olarak borç krizi, devletin mali desteğinin de etkisiyle hafiflemiş görünüyor.
Yüksek faiz oranlarına rağmen gelişmekte olan ülkelerin finansal istikrarı, Harvard Üniversitesi’nde ekonomi ve kamu politikası profesörü ve Uluslararası Para Fonu’nun (IMF) eski Baş Ekonomisti Kenneth Rogoff’u bile şaşırtan bir dayanıklılık sergiledi. Ufukta bir borç krizi olasılığı görünmüyordu.
Dünya ticaretindeki eğilimi yansıtan kargo, gemi ve konteyner maliyetlerinde talep yetersizliği nedeniyle düşüş eğilimi Mart ayından bu yana durmuş, hatta bazı endeksler toparlanma işaretleri vermeye başlamıştı.
Özetle Kovid salgınının ekonomik etkileri geride kaldı. Ancak bu noktada Economist dergisi “Bu durum daha fazla böyle devam edemez” uyarısında bulundu.
Nitekim Kovid’in etkisi azaldıkça tüketicinin pandemi döneminde ertelenen ve bu dönemde hızla artan harcama eğiliminin söndüğü, yüksek faizlerin etkisinin başladığı bir döneme giriyoruz. özellikle hane halkı ve borçlular üzerinde hissedilecek.
Piyasalar faiz oranlarının daha uzun süre yüksek kalmasını bekliyordu. Bu beklenti, bütçe açıklarının artmaya devam ettiği ABD ve AB ülkelerinde bütçe finansmanını daha da zorlaştıracaktır.
Üstelik yüksek faiz baskısı ile gelişmekte olan ülkelerin bugüne kadar göstermiş olduğu dayanıklılık, yerini kırılganlığa bırakabilir ve Financial Times gazetesinin bir yorumunda vurguladığı gibi, “sessiz borç krizleri ve borç ödeme çabaları bir kabusa dönüşebilir. “
Savaşın olası etkileri
İsrail-Hamas savaşı tam da Economist’in “Bu durum daha fazla devam edemez” dediği noktada patlak verdi. Savaş, kaçınılmaz olarak dünya ekonomisindeki kırılganlıkları daha da artıracak dinamikleri harekete geçirdi.
Bu dinamikleri kısaca üç başlıkta değerlendirebiliriz: Enflasyon (ve dolayısıyla faiz oranlarının genel eğilimi), ticaret ve yatırım, jeopolitik ve güvenlik (hepsini etkileyecek).
Şişirme : Financial Times yazarı Martin Wolf’un bize hatırlattığı gibi, Orta Doğu hala “açık ara dünyanın en önemli enerji üreticisidir”; küresel kanıtlanmış enerji rezervlerinin %48’ini ve üretimin %33’ünü oluşturmaktadır. Petrol hâlâ küresel birincil enerji tüketiminin %30’undan fazlasını oluşturuyor ve dünyada üretilen petrolün beşte biri (günde 20 milyon varil) Hürmüz Boğazı’ndan taşınıyor.
Ortadoğu çok değerli bir petrol üreticisi ve ihracatçısıdır. Bölgede yaşanacak herhangi bir aksama veya gerginlik bu hayati emtianın arz ve talebini etkileyebilir. Dünya Bankası, Körfez ihracatını günde 2 milyon varil (küresel arzın %2’si) azaltacak herhangi bir çatışmanın, petrol fiyatlarını varil başına 93-102 dolar orta aralığına çıkaracağını tahmin ediyor. İhracatı günde 6-8 milyon varil azaltacak büyük bir savaş, petrolü varil başına 141-157 dolar orta aralığına sürükleyebilir.
Doğal gaz fiyatları savaşın başlamasından bu yana üçte birden fazla arttı. Bloomberg’e göre, İran ile İsrail arasındaki doğrudan bir çatışma ve İran’ın Hürmüz Boğazı’nı abluka altına alması, ham petrol fiyatlarını varil başına 150 doların üzerine çıkarabilir. Bunun sonucunda küresel enflasyon gelecek yıl %6,7 civarına yükselebilir ve küresel büyüme neredeyse 2 puan yavaşlayabilir.
Bu beklentilerin gerçekleşmesi durumunda, petrol ve gaz ithalatçısı ülkelerin ekonomilerindeki bozulma hızlanacak, faiz oranları yüksek kalacağı için borçlanma ve borç ödeme kapasiteleri daha da zayıflayacak.
Ticaret ve yatırım : İsrail-Hamas savaşı Gazze ekonomisini yok etti. İsrail ekonomisinin 200 milyar dolarlık rezervi olmasına rağmen bu savaşın etkilerine ne kadar dayanabileceği belli değil.
Gazeteci Ancha Vohra, Dış Politika dergisindeki makalesinde; Tarım ve inşaatta çalışan 7 bin Taylandlı personelin ülkeyi hızla terk ettiği, Filipinli çalışanların ayrılmaya başlamasıyla sağlık sektörünün işçi kaybettiği, Güney İsrail’deki tarım arazilerinin işlenemediği, İsrail hükümetinin bazı bölgelerde gıda ithalatına başlamak zorunda kaldığı belirtiliyor. turizm sektöründe kriz başladı.
Rezervlerin kitlesel seferberliği ve seferber edilmesi, genel olarak ekonomide ve özel olarak İsrail’in dünyaca ünlü teknoloji departmanında vasıflı işçi sıkıntısı yaratmaya başladı.
Savaş aynı zamanda Ortadoğu ile dünyanın geri kalanı arasındaki ve bölge içindeki ticaret ve yatırım akışını da etkileyebilir.
Financial Times’a göre çatışma, Arap ülkeleri arasındaki ekonomik işbirliği ve entegrasyon fırsatlarını ve bunların İsrail ile bağlarını azaltabilir. Savaş aynı zamanda yabancı yatırımcıları ve turistleri bölgeye girmekten de caydırabilir.
Jeopolitik baskılar, ticaret savaşları ve Kovid’in etkisiyle tedarik zincirlerinde başlayan “dostça kaynaşma” eğiliminin, hem bölgede hem de küresel anlamda artacak güvenlik sorunlarıyla daha da güçlenmesi beklenebilir. Bu durum, Avrupa Merkez Bankası’nın “dost bölgelere dönüşün fiyatları yükselttiği” açıklamasında vurguladığı enflasyonist baskıyı daha da güçlendirebilir.
Jeopolitik ve güvenlik: Savaşın küresel ekonomi açısından jeopolitik ve güvenlik sonuçları da olabilir. Çünkü savaş, bölgede ve ötesinde gerilimi ve istikrarsızlığı artırabilir. Bu durum Economist’in dünya ekonomisi bağlamında vurguladığı kırılganlığı daha da derinleştirebilir.
Bazı yorumculara göre ABD, İsrail’i diplomatik ve askeri açıdan desteklerken; İran, Gazze’de Hamas’ı, Lübnan’da Hizbullah’ı, Yemen’de Husileri ve diğer militan grupları destekliyor. Böylece İran, bölgede ABD ve İsrail’e karşı çok taraflı vekalet savaşları yürütme kapasitesine sahip bir ülke olarak karşımıza çıkıyor. Rusya ve Çin’in İran’ın yakın müttefiki olması da ABD ve İsrail’in, İran’ı hem bölgesel hem de küresel anlamda büyük güçler arasındaki dengede bir sorun olarak görme eğilimini ve savaşın yayılma ihtimalini güçlendiriyor.
Çin ve Rusya, derhal ateşkes sağlanması ve çatışmanın siyasi analizinin yapılması yönünde çağrıda bulunuyor. İngiliz Guardian gazetesinin haberine göre Çin Dışişleri Bakanı Wang Yi, uluslararası toplumun savaşın kontrolden çıkmasını engellemesi ve Orta Doğu’da “yeni bir çatışmanın” önlenmesi gerektiğini söyledi.
Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov da saldırının “tehlikeli bir tırmanış” olduğunu ve İsrail’in uluslararası hukuka ve insan haklarına saygı göstermesi gerektiğini söyledi. Büyük güç rekabeti ortamında İsrail-Hamas savaşı mevcut bölünmeleri daha da öne çıkarmış görünüyor.
Savaş yeni bir mülteci dalgasını tetikleyebilir
Savaşın bölgedeki diğer aktörlerin de dahil olduğu daha geniş bir çatışmayı tetikleme ihtimali de büyük korku yaratıyor. Savaşın bölgede insani krize yol açması nedeniyle yeni bir mülteci dalgasını da tetiklemesi beklenebilir.
2006’dan bu yana Hamas’ın kontrolünde olan Gazze Sağlık Bakanlığı, 19 Kasım’da İsrail’in 7 Ekim’den sonra gerçekleştirdiği saldırılarda 13 bin kişinin hayatını kaybettiğini açıklamıştı.
Dünyanın birçok ülkesinin başkentlerinde ateşkes gösterileri yapılırken, aynı zamanda antisemitizm de tırmanıyor. Ayrıca yeni bir “terör” dalgası riski de korku yaratıyor.
Özetle savaş, bölgesel ve küresel jeopolitik belirsizlikleri artırıyor. Enerji fiyatlarından emtia fiyatlarına, enflasyondan yüksek faizlere, oradan da olası borç krizlerine kadar pek çok aksilik var. Bazı gözlemcilere göre süreç kısa sürede kontrol altına alınamazsa dünya ekonomisinde durgunluk riski ortaya çıkabilir.